Y. Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı Doğan Bekin, İsrail’in Batı Şeria ve Ürdün Vadisi’ni ilhak planının, uluslararası hukuku hiçe sayan ve Ortadoğu’yu büyük kaosa sürükleyebilecek çok tehlikeli bir adım olduğunu söyledi.
Yeniden Refah Partisi Dış İlişkilerden Sorumlu Başkan Yardımcısı Bekin yaptığı yazılı açıklamada, İsrail’in Batı Şeria’yı ilhak planına ilişkin değerlendirmede bulundu.
İsrail’in her türlü işgal planını şiddetle reddediyoruz!
Parti olarak İsrail’in her türlü ilhak planını şiddetle reddettiklerini ve kınadıklarını ifade eden Bekin, “İsrail’in işgal altında tutmakta olduğu Filistin topraklarından bir an önce geri çekilmesi hususunda uluslararası kamuoyunu göreve davet ediyoruz.” dedi.
Bekin şunları söyledi:
Netanyahu, başından beri ‘toprak karşılığı barış’ ve ‘iki devletli çözüm’ yaklaşımına şiddetle karşı çıkan bir anlayışa sahip olduğu bilinen bir gerçektir. Nitekim, geçmişte de Gazze’den geri çekilme kararına karşı savunduğu bu fikir doğrultusunda Likud Partisi’nden istifa etmeyi yeğlemişti.
Keza Refahyol iktidarı döneminde de Netanyahu, uluslararası camianın yoğun baskısı sonucu 1997 yılında işgal altında tuttuğu El Halil’den geri çekilmiş ve 54. Hükümetin Başbakanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın girişimleri sonucu Batı Şeria’nın El Halil kentindeki Geçici Uluslararası Mevcudiyet’te(TIPH) Türk askerleri de Filistinli kardeşlerimizin haklarını korumak adına görev üslenmişti.
İsrail gazetesine göre ilhak planı askıya alınacak
Açıklamasında Avrupa Birliği Yüksek Temsilcisi Josep Borrell Fontelles, ilhak planının uluslararası hukuku hiçe saymakla eşdeğer olduğunu ifade ettiğini hatırlatan Bekin, “İsrail gazetesi Hayom’a göre ise; Tel Aviv yönetiminin Batı Şeria’nın bazı bölgeleri ve Ürdün Vadisi’ni ilhak planının askıya alacağı ve sembolik ilhak kararında karar kılınacağı vurgulanırken, bunda hiç şüphesiz ABD başkanlık seçimlerinin etkin rol oynadığı tahmin edilmektedir.” ifadelerini kullandı.
Mescid-i Aksa da tehlikeye girer!
İsrail’in, özellikle 1967 savaşından sonra Batı Şeria’da yer alan Yahudiye ve Samiriye’de uluslararası hukuku çiğneyerek oluşturduğu Yahudi yerleşim birimlerinin BM tarafından zaten işgal toprağı olarak kabul edildiğini ifade eden Bekin değerlendirmesini şöyle sürdürdü:
İşte bu işgal altındaki söz konusu topraklarının ilhakı Oslo mutabakatının çöküşüne yol açacağı gibi, İsrail-Ürdün arasındaki barış anlaşmasının da sona ermesine neden olabileceğinden bu durumda Kudüs’te yer alan ve Ürdün ile yapılan anlaşma ile güvence altına alınan Mescid-i Aksa ve diğer İslam eserlerinin de İsrail yönetiminin tahakkümüne terk edilmesi halinde vahamet boyutunda gelişmeler ortaya çıkacaktır. Bu nedenle, Ortadoğu’yu içinden çıkılmaz bir darboğaza sürüklemesi söz konusu olan bu ilhak planının ilgili kuruluşlar tarafından durdurulması son derece önem arz etmektedir.