SURİYE HALKI, BÖLGEDEKİ GÜVENİN YENİDEN SAĞLANMASI İÇİN TÜRKİYE’YE GÜVENİYOR
Terör örgütü PKK/KCK’nın Suriye’deki kolu PYD/YPG, aşiretlere kan kusturuyor. Suriye halkı, terör örgütünün bölgede oluşturduğu kargaşa ortamı ve terör örgütlerini destekleyen işgalci ülkelerden rahatsız olurken, bölgedeki güvenin yeniden sağlanması için Türkiye’ye güveniyor.
Geleceğe daha umutla bakabilmek için Türkiye’nin bölgeye kurtarıcı olarak intikal etmesini isteyen Suriye halkı, PYD/YPG’nin bölgede oluşturduğu kaos ortamından rahatsız. Edinilen bilgiye göre terör örgütü üyelerinin kendilerini desteklemeyen ailelerin çocuklarını kaçırıp fidye istediği, taleplerinin gerçekleşmemesi durumunda ise kaçırdıkları çocukları infaz ettiği öğrenildi.
PYD/YPG’nin güdümündeki Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) bir süredir bölge aşiretlerinin desteğini almak için gayret gösterdiği biliniyor. Bu kapsamda DEAŞ’a destek veren aşiret reislerinin bile kapısı çalınarak irtibata geçildiği edinilen son bilgiler arasında yer aldı. Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan’ın da girişimleri ile bazı aşiretlerin SDG’ye destek verme konusunda ikna edildiği de öğrenildi.
Destek vermek istemeyenler işkence ile öldürülüyor
Terör örgütüne destek vermek istemeyenlerin ise işkence ile öldürüldüğü öğrenildi. 2 Ağustos Pazar günü Deyrizor’un doğu kırsalındaki Havayic köyünde, Deyrizor’da düzenlediği toplantıya katılmayı reddeden bölgedeki en büyük aşiretlerden Akidet aşireti liderlerinden Şeyh Mutşir el Hammud ve Şeyh İbrahim el Halil’e suikast düzenlendiği ve iki aşiret liderinin katledildiği de edinilen bilgiler arasında. Kimliği belirsiz kişiler tarafından gerçekleştirilen bu eylemin ardından aşiret üyeleri, terör örgütü PKK/KCK-PYD/YPG’ye karşı ayaklandı. Havayic, Şıheyl, Ziban ve Tayyane kasabasında terör örgütüne karşı gösteriler düzenlendi. Terör örgütünün bazı karargahlarını ele geçiren aşiret üyeleri, teröristlerle çatıştı. Çatışmalarda hem aşiret üyelerinden hem de PYD/YPG’li teröristlerden yaralananlar oldu.
Aşiret üyeleri örgütün bölgeyi bir an önce terk etmesini istiyor. Bu kapsamda Arap kesiminin çeşitli bildiriler yayınlayarak, halkı PYD/YPG’ye karşı ortak bir tavır sergilemeye davet ettiği öğrenildi. Yayınlanan bildirilerde terör örgütünün bölgede yaşayan Arap gençleri öldürdüğü, barışçıl protestolar sırasında göstericilere ateş açtığı, çeşitli bahanelerle haksız tutuklamalar gerçekleştirdiği, Arap halkı göçe zorladığı, tarım ürünlerini zorla ve düşük fiyatla toplayarak ticarete müdahale ettiği ve halkı bu şekilde fakirleştirdiği belirtildi. Arap aşiretler ayrıca ABD’nin PKK/KCK-PYD/YPG ile Temmuz ayı içinde imzaladığı petrol anlaşması ile kendilerinin dışlandığı kanısında. Yerel kaynaklarının çalındığını belirten aşiretler, bu kaynakların kendileri tarafından işlenmesi gerektiğini de sık sık dile getiriyor.
Öte yandan, Suriyeli aşiretler tarafından ABD ve Fransa’nın arabuluculuğunda ivme kazanan PKK/KCK-PYD/YPG ile Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) arasındaki müzakereler de bölge halkı tarafından endişe ile izleniyor. Bu görüşmeler kapsamında Barış ve Özgürlük Cephesi adı altında SDG ile iş birliği yapan bazı Arap aşiretlerinin de dahil edilmesi sivil halk tarafından ‘özerklik hazırlığı’ olarak değerlendirildi. Bilindiği gibi, 2011 yılında Suriye de başlayan iç savaş nedeniyle bölgede yaşayan ve çoğunluğu Arap aşiretlerden oluşan gruplar arasında bölünmeler gerçekleşmişti. Bu bölünme sonucu belirli bir politika benimseyemeyen bu aşiretlerin bir bölümü Suriye rejimi veya muhaliflerin yanında saf tutmuş, bir kısmı ise PKK/KCK-PYD/YPG güdümündeki SDG veya DEAŞ tarafında yer almıştı. Bazı aşiret şeyhlerinin Suriye’deki olaylara kişisel menfaatleri doğrultusunda yön verdiği söyleniyor. Bölgenin istikrarsız ve yoksulluk düzeyinin yüksek olması, bu grupların statü elde etmek ve para kazanmak gibi gerekçelerle SDG’yi desteklemelerine yol açtığı da iddialar arasında. Ancak halk, SDG’nin tutumundan ve himayesinde olmaktan çok rahatsız. Halk, başta ABD olmak üzere bölgede menfaat elde etmeye çalışan ve SDG’ye destek veren ülkeleri işgalci olarak görüyor. Geleceğe daha umutla bakabilmek için Türkiye’nin bölgeye kurtarıcı olarak intikal etmesini isteyen bölge halkı, Türkiye’nin himayesinde ve uygulayacağı planlamalarla güvenlik birimlerinin, yargının tesis edilerek bölgede huzur ve güvenin sağlandığı, SDG’nin dayattığı eğitim sistemi yerine yeni ve geleceğe ışık tutan bir eğitim modelinin uygulandığı, kalkınmanın gerçekleştirildiği ve daha demokratik koşullara kavuşacağı bir yaşamı arzuluyor. Bölge halkı terör örgütlerinin güdümünden bir an önce kurtulmak istiyor. Suriye’nin toprak bütünlüğünden yana olan Arap kabile ve aşiretlerine rağmen bölgede çıkar peşinde koşan ülkelerin bu tutumu sürdükçe aşiretlerin ayaklanmaları ve isyan girişimlerinin önümüzdeki dönemde SDG aleyhinde daha da artabileceği, bunun da bölgede radikalleşmeye zemin oluşturabileceği, ayrıca sivillerin hayatı ve yaşam koşullarının olumsuz yönde derinden etkileneceği öngörülüyor. Bölgede sivil halkın korunması ve olası göç hareketlerinin engellenmesi maksadıyla uluslararası zeminde bu soruna en kısa zamanda bir çözüm bulunması elzem görünüyor.