Şanlıurfa Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Cerrahi Onkoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ali Uzunköy, meme kanseri tanısında gecikmenin meme kaybı ve yaşam süresinin kısalmasına yol açacağını ifade etti.
Meme kanseri, meme dokusunu oluşturan hücre gruplarından birinin değişime uğraması ve kontrolsüz olarak çoğalmasıyla oluşan tümör sonucu ortaya çıkan bir hastalıktır.
Meme kanserinde kanserli doku önce yakın çevresine sonra da memeye yakın lenflere yayılıyor. Zamanında tanı konulup tedavi edilmeyen hastalarda, kanser ilerleyerek tedaviyi imkansız hale getiriyor.
Meme kanserinin kadınlarda en sık gözlenen kanserlerden birisi olduğunu ifade eden Uzunköy, meme kanserinin, tüm dünyada ve Türkiye’de, kadınlarda en çok görülen kanser olduğunu belirtti.
Ülkemizdeki yaklaşık her 10 kadından birinin yaşam boyu meme kanserine yakalanma riski altında olduğunu ifade eden Uzunköy, tanıda gecikme olduğunda veya uygun tedavi edilmediğinde meme kaybının meydana geldiğini, yaşam süresinin kısaldığını ve yaşam kalitesinin bozulduğunu söyledi.
Meme kanserinin zamanında alınacak önlemlerle önlebilineceğine dikkat çeken Uzunköy, meme kaybının kadınlar için psikolojik ve sosyal travmalar yanında, ciddi ekonomik kayıplara yol açtığını vurguladı.
“Meme kanserini, erken tanı ve uygun tedaviyle meme kaybına neden olmadan tedavi edebiliriz”
Rahatsızlıkta erken tanı ve tedavinin çok önemli olduğuna ifade eden Uzunköy, “Meme kanserine neden olan faktörler bilip kaçındığımızda, meme kanserinin önemli bir kısmını önleyebiliriz. Önleyemediklerimizi de tarama yöntemleri, erken tanı ve uygun tedavi ile meme kaybına neden olmadan ve tam iyileşme sağlayarak tedavi edebiliriz. Özellikle benim de uzun yıllardır meme kanseri hastalarına uyguladığım onkoplastik cerrahi teknikleri ile hastalar, ameliyattan memelerini kaybetmeden çıkmaktadırlar.” şeklinde konuştu.
“Çocukluk çağında radyasyona maruz kalma meme kanserine neden olabilir”
Meme kanseri için risk faktörü oluşturan durumlara değinen Uzunköy, “İleri yaş, ailede meme kanseri veya diğer kanser hikayesi, adetlerin erken başlaması, geç menopoz, menopozu geciktirme için hormon hapı kullanılması, hiç doğum yapmama, özellikle çocukluk çağında radyasyona maruz kalma, alkol kullanımı, yağdan zengin beslenme, sedanter yaşam, kişinin kendisinin meme kanseri hikâyesi ve genetik faktörlerde pozitiflik bulunması gibi faktörler sayılabilir. Dikkat edileceği yaş, kadın cinsiyet, erken adet görmeye başlama, kişisel kanser hikâyesi aile hikâyesi ve genetik faktörler dışında diğer tüm faktörler değiştirilebilir ve önlenebilir faktörlerdir.” diye konuştu.
“Meme kanseri tedavisinde onko-estetik cerrahi önemli”
Meme kanseri tedavisinde son yıllarda çok önemli gelişme ve değişmeler olduğuna dikkat çeken Uzunköy, ” Hastaların çok büyük çoğunluğunda memenin tamamını almadan yapılacak tedaviler ön plana çıkmıştır. Benim de gerçekleştirdiğim onkoplastik cerrahi ameliyatları ile daha önceden memesi alınan hastalar, hem kanserden kurtulmakta, hem de memesi korunmaktadır. Bu teknikte, tümör çıkarıldıktan sonra memenin kendi içinden veya çevreden doku kaydırılarak meme yeniden şekillendirilmektedir. Bu nedenle bu cerrahiye onko-estetik cerrahi de denmektedir. Kendi pratiğimde, bana başvuran hastaların büyük bir çoğunluğunda meme koruyucu cerrahi ve onkoplastik cerrahi tedavileri yaparak hastanın meme kaybının önlenmesi yanında, hasta normal yaşantısını iyi bir hayat kalitesi ile sürdürmektedir.” ifadelerini kullandı.
“Normal riskli hastalarda 50 yaşından sonra her yıl mamografi ile tarama öneriyoruz”
Meme kanserinde uygun tedavi yöntemlerine değinen Uzunköy, “Meme kanseri, uygun tedavi edildiğinde, erken evrelerde 20 yıllık yaşama şansı yüzde 90’lara ulaşmıştır. Biz tüm kadınların 20 yaşından sonra, mutlaka adet bitimini takip eden hafta içinde kendi memelerini muayene etmelerini istiyoruz. Normal riskli hastada 40 yaşından 50 yaşına kadar bir veya 2 yılda bir mamografi, 50 yaşından sonra her yıl mamografi ile tarama öneriyoruz. Meme kanseri, kadınlarda en sık gözlenen bir kanser olmakla birlikte, önlenebilir ve tedavi edilebilir bir hastalıktır, seçilecek tedavi yöntemi hastanın yaşam kalitesini ve süresini etkiler.” vurgusunu yaptı.