Sorumluluk duygusu, insan olmanın en temel şartı denebilir.
İnsanı tanımak, hayatı anlamaktır, ve hayatı bilmek ise kur’an’nın maksadına vakıf olmaktır.
Vahiy ile yaşamda ki yolculuk Allah’ı razı etmek ve bütün insanlara iyilik yapmayı kendine sorumlululuk olarak geren yiğitlerin eylemleridir.
Sorumluluk bilinci, erken çocukluk dönemlerinden başlayarak çocuğun yaşına, cinsiyetine ve gelişim düzeyine uygun olarak görevlerini yerine getirmesidir.
Sorumluluk, kişinin başkaları için değil kendisi için bir şey yapmasıdır.
Sorumluluk da diğer tüm beceriler gibi öğrenilen ve kazanılan bir beceridir.
“Her insan söylediği güzel sözden ve inandığı değerlere uygun davranmaktan sorumludur..”
Erken dönemde sorumluluk bilinci kazandırılmayan çocuklar, okul hayatı boyunca zorlanmakta ve kendisinden beklenen görev ve sorumlulukları yerine getirmede büyük zorluklar yaşamaktadır.
Bu çocuklar ileriki dönemlerde, gerek meslek öğrenmelerinde gerekse yaşamlarında hep problemli olarak sıkıntı çekecekleri aşikardır.
Çocuğun hayatındaki her beceriyi öğreten ve gelişmesine yardımcı olan anne- baba sorumluluğun gelişmesinde de başrole sahiptir.
Helede Almanyada doğan çocuklarda anne ve babaları tarafından iyi yetiştirilmeyen sorumluluk almaktan kaçan acip bir bencil konfor düşkünü tipler yetişmekte.
Böylesi sorunlu gençler evlendikleri zaman eşi ilede anlaşma konusunda çok derin sorunların olması muhtemeldir.
▪Sorumluluk Duygusu Niye Gereklidir ?
“Sorumluluk” kendimize ve çevremize karşı olan görevlerimizdir.
“Sorumluluk Duygusu” ise; görevlerimizden sorumlu olduğumuza dair bilincimizdir.
Her kişiye, yaşa, mesleğe, çevreye göre değişir nitelikte olan sorumlulukların yanında her bireyin uygulaması gereken evrensel olan sorumluluklar vardır.
Çevremize saygılı davranmak, yardıma ihtiyacı olan bir insana yardım etmek, doğru olanı araştırmak…
Bunlar evrensel doğrular, aynı zamanda insana ait evrensel sorumluluklardır.
Bunun yanında bir de ayrı ayrı bireylerin sorumlulukları vardır; örneğin bir öğrencinin dersini iyi takip etmekle, bir aile babası eve ekmek parası getirmekle, anne çocuģuna bakmakla sorumludur.
En güzel şekilde yaratılan ve üstün vasıflarla donatılan
insanı varlık âleminde önemli ve anlamlı kılan husus; onun insan, eşya ve Yüce Allah ile ilişkisinde sorumluluk sahibi olmasıdır.
İslamda Takva; korku ile ümit arasında her daim sorumluluk bilinci ile istikamet üzere yaşamanın kendisidir desek abarmış olmayız…
İnsanın varoluş gayesinin esasını oluşturan bu duygu, hayatın tamamına bütünlüklü bir değerler
dünyası içinde bakabilmeyi öğreterek insanın muhkem bir hayat felsefesi inşa etmesini sağlamaktadır.
İnsanın hayatına anlam katan ve onu en üstün değere ulaştıran sorumluluk duygusu, dünya ve ahiret huzurunu temin eden en önemli haslettir.
Terazinin bir kefesinde haklar varsa öbür kefesinde
mutlaka sorumluluklar vardır.
Bu dengenin kurulması hayatın yaşanabilir olmasını sağlar.
Bu dengeyi sağlayabilmek için hakların ve sorumlulukların bilinmesi gerekir.
Sonuç olarak;
Her insan kendi kabiliyeti ve yetenekleri nisbetince bu hayatta neler yapabildikleri veya neleri yapamadıkları konusunda mutlaka hesaba çekilecek oluşudur.
Kur’an’da mealen;
” İnsan kendisinin başıboş bırakılacağını mı
zanneder ? ”
(Kıyâmet suresi, 36)
Allah’ın bahşettiği bütün hak ve nimetler karşısında
birtakım sorumluluklar üstlenmiş oluyoruz.
Bunları bilip gereğini yapmadan hesap gününde güvenlikte olmayı bekleyemeyiz…
Misal;
HERKES BU DÜNYADA NE EKTİ İSE AHİRETTE ONU BİÇECEKTİR.
Kazana ne koydunsa tabağına o gelecektir…vb
Zeki Celik