Siyasi iktidar bu tabloya karşı gözlerini yummuş ve kulaklarını tıkamış şekilde, görmek istediği hülyaya, duymak istediği nidaya kendisini kaptırmış gidiyor. Ekonomik krizin üzerimizdeki ağırlığı pandemi koşullarında taşınamayacak düzeye ulaşıyor.
İstatistiğin en güçlü yalan söylemenin aracı olarak kullanılmasına en iyi örnek ise TÜİK’den geliyor. Yıllardır olduğu gibi çarşıda, pazarda ya da sokakta, yani hayatın en sahici yerindeki enflasyonun yanına dahi yaklaşamayacak veriler, resmi istatistik olarak karşımıza çıkarılıyor.
Sendikalı ya da sendikasız, 3 milyon kamu emekçisi ve 2 milyon emeklinin iradesi ve ihtiyaçları yok sayılıyor. Kamu emekçileri, 2022-2023 dönemi toplu sözleşmeye gitme sürecinde, %3’lük kısmı toplu sözleşmeden kaynaklanan, % 5,45’lik kısmı ise enflasyon farkı olarak “lütfedilen” %8,45’lik bir zamla karşılaşıyor. Enflasyon, halkın satın alma gücündeki azalmanın en somut göstergesi olmasına rağmen, iktidarın denetimindeki medya, açıklanan verileri ‘işçi, memur ve emekliye zam müjdesi’ olarak veriyor.
Üstelik Haziran ayı resmi enflasyon oranı üzerinden verilen zam daha maaşlara yansımadan, Temmuz ayından geçerli olmak üzere elektriğe % 15, konutlarda kullanılan doğalgaza ise %12 zam yapılıyor. Siyasi iktidarın kaşıkla verdiğini kepçeyle alma politikası yıllara kıyaslandığında ise kaşığın giderek küçüldüğü, kepçenin ise devasa boyutlara ulaştığı herkes tarafından çok iyi biliniyor.
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu olarak, 5 milyon kişinin hayatlarının enflasyon rakamların arasına sıkıştırılamayacağı artık görülmelidir.
Siyasi iktidar bir gerçeği unutmamalıdır. Yaşamlarımızın ekonomik müjdelerinizden, reform paketlerinizden, çılgın projelerinizden ve doymak bilmeyen sermayedarlarınızdan daha az kıymetli değildir.
Tüm kamu emekçilerine ve emeklilere çağrımız açık ve nettir. Biz bu gidişe dur demediğimiz sürece, sahici ve samimi bir şekilde yan yana gelip el ele vermediğimiz sürece, kapalı kapılar ardında rakamlarla oynadıkları gibi hayatlarımızla oynamaya devam edeceklerdir. Dolayısıyla sendikalı ya da sendikasız, tüm kamu emekçileri “artık yeter” demeli ve bu gidişe bir son vermelidir.