Toplumların ve devletin yükselişinin en temel faktörü insan kaynağıdır.
Bir toplumu meydana getiren bireyler ne kadar idealist ve disiplinli olarak kendi iyi bildikleri alanlarda başarılı bir performasyon sergileyerek üretime katkıda bulunabiliyorlarsa o toplum yükselişi hak eder.
İnsanlar daha çocukluk devrelerinde spor ve jimnastik yaparak sabah hayata merhaba diyorlarsa o günkü okul hayatlarıda o derece verimli ve başarılı geçmesi muhtemeldir.
Birlikte kahvaltı ve şarkılar söyleyen genç nesiller geleceğe pozitif bir ruhla birlikte yaşamanın hayelleri ile eğitim ve öğretimlerini yürüten bir japon millet bilincini görüyoruz.
Her ne kadar abd kültür hayranlığı şehirlerinde % 30 gibi gençler arasında hakim olsada yinede aileler kendi köklerine bağlı nesilleri yetiştirmede başarılar.
Bir meslek sahibi japon önce devletin menfaatlerini düşünür. Kendi çıkarını toplum menfaatinin önüne çıkarmaz.
Bir japon talebesi eğitim için yurt dışına gönderildiğinde araştırıp bilgi toplaması ve ülkesine geri döndüğünde bunu üretimde kullanmayı planlarlar.
Fakat her hangi olumsuz bir durum söz konusu olurda bu bilgileri kayber veya çaldırsa şayet, o zaman bu genc talebe veya mühendis intihar edebiliyor.
Çünkü kendisi emaneti iyi koruyamadığı için vatanına ihanet etmiş sayabiliyor.
Bu bilinç ve şuurda japon gencleri dünyanın bir çok değişik ülkelerinde okullarda vede iş yerlerinde çalıştıkları bir gerçektir.
Japon halkı çok okuyan bir halktır.
Bir devletin ele alınması demek sadece hükümet sisteminin ve yasama-yürütme organının incelenmesi demek değildir.
Toplumun karakteristik yapısıda devlet organlarına sinmiş vaziyettedir.
Bu nedenle yapısal olarak aynı sistem ile işleyen devletler dahi siyasal ve toplumsal kültürdeki çeşitlilikler sebebiyle daha derinlemesine incelendiğinde büyük farklılıklar arz edebilmektedir.
Aynı sistemde olmalarına ramen bir çok ülkede yükseliş ve başarı grafiği görülülmüyor.
Japon siyaseti kendi anayasa ve kültürlerine uygun işliyor.
Anayasaları temelde ki halkın kültürü ile çatışan bir yanı yoktur.
Dini inançlar ile insan üzerinde kontrol sağlama japonlarda olmadığından töreleri, etik değerleri ve kontrol mekanizmaları ile disiplini sağlamaya çalışmaları söz konusudur.
Kanunlar ve hukukun üstün işleyişi caydırıcı olurken istifa etmek bir onurlu davranış görülür.
Millet şuuru bu sebeble yüksektir.
Ekonomileri şirkleşme üzerine ve çalışan işçiler sene sonunda edilen kârdan hisselerine pay düşmektedir.
▪Konu; bu günkü Türkiye Cumhuriyeti
Osmanlı imparatorluğunun devamı olan küçük bir devlet olarak ayakta kalan Türkiye devletidir.
Devlet geleneği ve tercûbesi çok eskilere dayanan bir kültüre sahip, tarihte nice devletler kurmuş bir toplumdur Türkler.
M. Kemalin önderliğide ilk iktidar partisi 1938 de Atatürkün ölümü neticesi ismet inönü başa gecer.
Fakat işler çok iyi gitmez.
Chp uygulamaları ile görülebilen ve yeni kurulan rejiminde kendisi ile islam dinine mesafe koyması hasabiyle dövülmeside meşru görülmüştür.
1950 Cok partili yeni bir siyasi hayat başlar
Adnan Menderes ve arkadaşları abd’nin baskısı sonucun idam edililler.
Artık ülkede darbeler ve ihtilaller devri başlar.
Bütün bu siyasi kumpasların arkasında ingiliz, israil ve abd gibi güçlerin bulunması tesadüf değildir.
Ülke yönetiminde MGK adı ile milli güvenlik kurulu devletin aklı olarak meclis üstü bir kurul oluşturulur.
Burada alınan kararlar hukukun üstünde olup sorgulanamaz bir konumda işletilir.
Esas sorunlarda buradan sonra cıkmaya başlar.
Bazı devlet makamlarında ki insanlar devlet karara adı ile meçhul bir çok cinayetler işlenmesine girişirler.
1996 ilk defa devlet-siyaset ve mafia ilişkisi olan Susurluk kazası ile gün yüzüne çıkar.
Devletin makam ve kurumlarını bazı yanlış kişiler kendi çıkar ve menfaatleri için mafia ve çetelerle iş birliği içinde faliyette oldukları devletin savcılarınca tesbit edilirler.
Mafia ve yer altı suç örgütleri ile iş birliği hukuk dışı karanlık işlerdir.
Resmi devlet adamları bu gibi kişilerle yan yana resim bile vermeleri asla kabul edilecek bir durum değildir.
Batı toplumlarında bu kural geçerlidir.
Çünkü devlet adil ve hukukun üstünlüğünü uygulaması ile güçlü olur ve de güven verir kendi halkına.
Zaten bir ülkede iktidar güçlü bir şekilde adaleti ve hukuku işletiyorsa şayet, mafia ve çeteler orada pek rahat hareket edemezler.
Türkiye ve ortadoğu gibi ülkelerde yanlış bir söz vardır.
-Devletin malı deniz yemeyen domuz.
-Benim memurum işini bilir gibi vs.
Bu gibi yamuk bakışa sahip insanlar memlekete hizmet adı altında millet vekili olurlarken kendilerininde kısa zamanda büyük servetlere kavuştukları bir gerçektir.
Helede avrupa ile asya arasında köprü konumunda bir ülke altarnatif rota olarak ortaya çıkması işi daha da grift hale getirmiştir.
Bir ülkeden kokain ve uyuşturucu geçiyorsa şayet, oranın polisi, jandarması vede siyasetçisi bozulur.
Dünyada ki uyuşturucuda dönen para 500 milyar dolar.
Türkiye üzerinden gecen ise 60 milyar dolar gibi bir büyük pasta var.
Ahlak zaten güçlü bir şekilde her fertte mevcut değil, para ve makam herkesi bozup değiştirdiği zamandayız.
Hırsızlığın, gaspın ve çeteciliğin geniş bir alana yayılması sonucu hukuk devre dışı kaldığı karanlık bir dönemde yol almak !
Çok utanç verici bir durumdur bütün ülke adına.
Devlet = güç demektir.
Bu gücün yanında muhakkak adalet ve hukuk şarttır.
Yoksa yanlış insanların elinde bu güç bazen kendi çocuklarını yiyen koca bir canavara dönüşebilir.
Ülkenin çok genç bir nesili var.
Ve fetö belası devletten temizlendikten sonra iyi buluş ve icatlara imza atmaktalar.
Misal; Savunma sanayi alanında insansız hava araçları siha’lar.
İktidarında yine yaptıkları iyi projeler ve reformları sayabiliriz.
Ancak siyasete ve devlet işleyişine bir çeki düzen verilmesi çok elzemdir.
Yoksa kendi ellerinizle kurduğunuz evinizi milletin başına yıkarsınız bu gidişle.
Zeki Celik