Tarihte insanlar gibi doğar büyür ve gelişirler.
İnsan düşünen ve akleden olması sebebiyle hep bir arayış içinde ola gelmiştir.
Bazen ağır bedeller ödenmiş olmasına rağmen hep yenilik ve daha iyiyi istemesi içindeki hayalleri sayesinde olmuştur.
Bazen insan fıtratına ters gittiğinde toplumlarda insan bünyesi gibi tepkileri görebiliyoruz.
Güneş evreni nasıl ışık saçarak aydınlatıyorsa !
İnsanoğluda zihin dünyası ile bir aydınlanma yaşayabiliyor.
Peygamberler işte bu aydınlanma misyonu ile ara ara insanlığa aydınlanma için ve yaratıcısı ile de barışık olması sebebiyle mesajlarla görevlendirdiklerine şahittir tarih.
Orta çağda bağnaz kilisenin temsil ettiği dini düşünceye ve onun hayat görüşüne karşı bilim ve devlet insanlarının isyanı ile Avrupa’da bir aydınlanma devrimi yaşandı.
Ve artık din taraftarları gerici, bilim ve teknik diyenler ilerici olarak kavramlaştı.
İslam bu kavganın dışındadır.
Çünkü İslam dinide ruhban sınıfı diye bir sınıf yoktur.
Bir hoca ve cami olmadanda insan Rabbine karşı dini vecibelerini yerine getirebilir.
Dini temsil diye bir kuruma İslam da gerek yoktur.
İslam, hem insani iyi ve güzel ahlaklı kılar.
Hemde evrende ki yaratılanlar üzerinde derin düşünmeyi, ibret almayı vede icat yaparak üretmeyi insandan ister.
Namaz la ilgili 40 küsur ayet varsa, aklı kullanma ve ilimle ilgili dokuz yüz küsur ayet vardır.
İslam her yaratılan bir eşyanın bile bir amacı olduğunu açıklarken bundan faydalanmak için araştırma yapmamızdan adet olduğunu söyler Kur’an.
Bu sebeple Müslümanlar kusurlu olabilirler.
Fakat İslam din ve dünya görüşü olarak kusursuzdur.
Tarım toplumunda pazı gücü geçerli olduğu devirlerde Osmanlı ve Müslüman halkları güçlü ve avantajlı bir durum söz konusu idi.
Ancak batı dünyasında 18.asırdan sonra makine ve matbaanın icadı ile beyin gücü artık kas gücüne üstünlük sağlar bir hale geldi.
Sanayi devrimi ile oluşan yeni dünya düzeni ve modern yaşam artık dünyada hakim olmaya başladığını görebiliyoruz.
Burada yine ilericiler modern ve çağdaş yaşamdan yana olanlarla hala sanayileşememiş tarım ve toprak ağaları gerici konuma düşmeleri kaçınılmaz olmuştur.
Sanayi devrimi ile sınıflar arası çatışmada beraberinde gelmiştir.
Sermayeyi elinde bulunduran zenginler kapitalist sisteminde sahipleridirler.
Bu taksimata karşı olan sosyalizm veya kominizim de karşı cephede yer almaları sonucu sağcı ve solcu veya gerici ve ilerici gibi bir birlerini itam ederek mücadele içine girdikleri bir gerçektir.
Kapitalizm daha çok dünyada taraftarı olan sınıfsal hareketleri koordine etmiştir.
Kominizim veya sosyalizm ise biraz daha az kitleleri tesiri altına aldıkları bir gerçektir.
İslam ve aklı bu ikisine hiç bir yakınlığı vede bağı yoktur.
Zaten o günkü Müslümanların bir dünya görüşü ve modern devlet olayım diye dertleride olmamıştır.
İslam sadece cami ve medreseye hapsedilmiş mistik bir şekilde hayattan soyutlanmış bir şekilde ritüeller olarak yapıla geliniyordu.
Devleti kim idare ederse etsin.
Bu insanların umurlarında bile değildi.
Bu sebeplerde bu şekil bir dindarlara gerici diyorlardı devletin içinde görevlilerce gayet doğal olarak.
Osmanlı ile İslam aklıda hayattan çekilip gitmiştir.
Yeniden bir filizlenme azda olsa artık toprağa cemre gibi düşmüştür.
İlerlemeyi ve gelişmeyi dinin zihin kotları ile yapan yiğit kadın ve erkeklere selam olsun.
Zeki Çelik