Galiba 2000 yılı idi. Harran Üniversitesi öğrencisiydim.
Üniversiteden eve dönmüş, yalnız kaldığım evimde yemek yapıp açlığımı giderdikten sonra, açık olan radyomu dinleyerek dinlenmeye geçmiştim. FM bandı üzerinden özel-yerel bir Urfa radyosu dinliyordum.
Radyonun konuğu Urfa Belediye Başkanı Ahmet Bahçıvan idi. “Bu yeni yaptığımız su arıtma tesisi sayesinde Urfa’nın suyu 2001’den itibaren bir dakika bile kesilmeyecek” diyordu.
Sunucu cevap verdi: “Nasıl başardınız Başkan’ım”
Ahmet Bahçıvan’ın günahını sevabını bilmem. Tarafgirlik de yapmıyorum. Bir durum tespiti yapmaya çalışıyorum. Verdiği cevap takdire şayandı:
“Nasıl başardınız demeyin. Teknoloji çok gelişti. Eskiden 5 yılda yapamadığınız bir tüneli bugün teknolojinin olanakları ile 1-2 ayda bitirebiliyorsunuz. Böyle şeyler artık basit işler” dedi.
Evet, 30-40 yıl önce yol yapmak, tünel yapmak ağır işlerdi. Teknoloji çok gelişti. Elalem uzaya gidiyor, aya gidiyor, Mars’a gidiyor. Ancak geldiğimiz noktada “hala 100 km yol yaptık, bilmem kaç tünel yaptık diye övünenler var.
Dünya artık bunları konuşmuyor. Dünya sanayileşmeyi aştı, bilişim çağını yaşıyor. Yeni gezegenler keşfediliyor, oralarda hayat var mı, yok mu diye araştırmalar yapılıyor.
Dünya bu kadar teknolojik gelişim göstermesine rağmen, hala yol yapamıyoruz, hala köy yerine mahalle dediğimiz kırsal yerleşimler altyapıdan yoksun, hala kanalizasyon ve çöp toplama gibi sorunlarımız var.
Artık sorun olmaması gereken şeyler, büyük sorunlar olarak önümüzde duruyor. Ve siyasiler küçük bir sorunu çözdüklerinde bunun öyle bir reklamını yapıyorlar ki; resmen pireyi deve yapıyorlar.
Geçenlerde Urfa-Eyyübiye Merkez’de arabam ile yol alırken Eyyübiye Belediyesi’nin “Eyyübiye Yarı Olimpik Havuzu yapımı başladı” diye billboardlarda müjde veriyorlardı. Ya Allah var! Bu mu verdiğiniz müjde! Bir olimpik havuz yapmanın müjdesi mi olur? Günümüz teknolojisinin geldiği seviyeye göre bir olimpik havuz yapmak nedir ki; bunu billboardlarda “müjde müjde” diye veriyorsunuz?
Eyyübiye-Merkez’den çevre yoluna girdim. Çevre yolundan ilerlerken yolun solunda pazar yeri gibi bir şey vardı. Yanımda bulunan arkadaş “Bir 5 dakika dur. Şu eskici pazarından bir türlü bulamadığım bir traktör aleti bakacağım. İnşallah bulurum” dedi.
O gidip pazarda gezerken bende biraz pazarı gözlemledim. Sayın Eyyübiye Belediye Başkanı Mehmet Kuş, o pazarın hali ne öyle? Eskici pazarın sakinleri resmen hiçbir çalışmanın olmadığı bir dağ başında eşyalarını satmaya çalışıyorlar. Pazar demeye bin şahit! Sayın Belediye Başkanı, o insanların eşyalarını rahatça satacakları insanlık onuruna yaraşır bir pazar ortamı yapamaz mıydınız? Garibanlar diye mi orası öyle?
Suruç Kaymakamı ve Belediye Kayyumu Kenan Aktaş, Suruç Belediyesi resmi facebook sayfasında 24 Aralık 2020 tarihli paylaşımında bol bol proje yazmış. Bir tanesi şöyle: “Kırsalda 25 bin m2 kilitli parke taşı döşemesi yapıldı” demiş.
“25 bin metrekare kilitli parke taşı çalışması” deniliyor ya; rakam dehşet gibi bir şey gözüküyor.
Zihinlere müthiş bir rakam gibi gözüküyor. İşin gerçeği öyle mi? Bir irdeleyelim. Suruç’da 96 muhtarlık var. 10-11 tane civarı merkez, ortalama 85 tanesi kırsal mahalle muhtarlıkları.(ne kadar kırsal ne kadar şehir merkezi ortalama yakın rakam sunuyorum) Bu kırsal muhtarlıkların mezraları var.
Mesela benim köyüm Çengelli(Alizer)’in bir merkez olmak üzere 7 mezrası var. Bazı muhtarlıkların 3-5, hatta 13 mezrası olan muhtarlık var. Geçen ay Suruç Kaymakamı tarafından 3500 metrekare kilitli parke taşı ikamet ettiğim Çengelli köyüne gönderildi. Valla gelin bakın sadece bir ara yolu yapımına yetişti .
Sadece merkez muhtarlığımızın 5/1 ini ancak döşeyebildiler. Bırakıp gittiler. Merkez köyün 5/4 ü ve mezralar olduğu gibi duruyor.
Yani “25 bin metrekare kilitli parke taşı döşemesi yaptık” dediğiniz Suruç’un bir muhtarlığını mezraları ile birlikte döşemeye yetmiyor!
Elalem uzaya giderken, aya uçup, ayın yüzeyinden örnek parça getirirken, şu geldiğimiz çağda Suruç’da hiçbir köyün altyapısı yok. Köy çöpleri zaten toplanmıyor. Yollar alabildiğince kötü. Ama her arabadan bandrol, akaryakıt istasyonuna uğrayan her araçtan kesintisiz yakıt vergisi alınıyor.
Bu kadar vahim durumu bir kaşık suda hizmet ile iyileştirebilecek misiniz? “Eh ne yapsak kardır” diyorsanız elbet iyi. Ancak bir kaşık suda hizmet fırtınası koparmanın mantığını anlamadık. Neticede Suruç’ta yaşıyoruz ve her şeyi apaçık gözlerle görüyoruz !
