enflasyon emeklilik ötv döviz akp chp mhp
DOLAR
32,3799
EURO
35,1599
ALTIN
2.323,52
BIST
9.079,97
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Şanlıurfa
Az Bulutlu
22°C
Şanlıurfa
22°C
Az Bulutlu
Cuma Açık
26°C
Cumartesi Açık
27°C
Pazar Açık
27°C
Pazartesi Açık
27°C

Bizler neden özgür bîrey olamıyoruz ?

21.03.2021 13:12
0
A+
A-

Konumuz aslında;

Konumuz aslında;

“Uyutulan nesillerin dramı”

“Yalanın en tehlikelisi hakikate yakın olanıdır.”

İnsan, tarih sahnesine çıktığı günden beri hep iktidar olma kavgasının içinde ola gelmiş olduğunu görebiliyoruz.

Yine ilk kavga ve katillik olayı Habil ile Kabil kardeşler arasında kıskançlık ve hasetliğin sonucu olarak ilk kardeş kanı akıtılarak ve kardeş katili olayı kavganın fitilini ateşliyerek bir tarihe ilk kardeş kavgası vede katili olarak geçmiş olmasıdır.

Bu kavga her devir ve şartlarada ceşitli bahanelerle işlenmiş olması ve dünyada altı asır hüküm sürebilen  osmanlı imparatorluğunda bile kardeşi veya yakınini iktidar uğruna katletlikleri bir gercektir.

İnsanın insan üzerinde hakimiyet kurması içsel istek ve arzularından kaynaklanıyor olmasından dolayıdır.

Çünkü insan; cok doyumsuz, bencil, hased, kıskanç, çekememezlik ve haddini bilmemesi sonucu hep anarşizim ve kaos meydana gelmesine sebebiyet vermektedir.

İster ilkel toplumlarda olsun isterse çağdaş modern toplumlarda sömürü ve suistismar edilme algı operasyonları hep var ola gelmiştir.

Eskiden derebeyleri, ağalar ve sultanlar hakimiyet altına aldıkları insan topluluklarını köle gibi sömürerek iktidarlarını devam ettirirken kendinlerinden sonrada oğularını bu göreve atayıp birazda sizler sömürün diyebilmişlerdir.

Osmanlı imparatorluğu devleti kutsal yaparak, yöneticiye ise tam itaat olunan dayatmacı bir siyasi kültür hakimiyeti mevcuttu.

Cumhuriyetle bu yıkıldı bu sefer ideoloji devreye sokuldu.

Vatandaş açisindan baskı ve dayatmaya yeni format atıldı.

Kölelik malesef modern çağında bir numaralı insanlık sorunudur aslında.

Ancak bu çağda ki kölelerin zincir sesleri duyulmaz oluşu bizi uyutuyor malesef.

Güzel elbiseler icinde modern eşyalara sahip olununca ve birazda konforlu yaşam her insanî rahatlikla uyuşturabiliyor.

Bu rahatlığı eleştireni en yakınımız bile hiç düşünmeden linç edebiliyor ve deli mumamelesine tabi tutabiliyorlar.

HABERLER  GERİCİ ve İLERİCİLER

Düşman genelde dıştan gelenler olarak bilinir.

Fakat esas en tehlikelisi ise içten gelenlerdir.

Misal;

Însanın kendi nefsi, ihtirasları, bilgisizliği, şeytanı, algısı vb.

Bu konularda özgürleşerek güçlü ve bilincli bir iradeye sahip olmaz isek, dıştan gelen düşmana karşı mukavemet edebilecek gücümüz olmaz zaten.

Önce yürekte kendi cumhuriyetini (devletini) kuracaksın. 

Birey olma sürecini iyi tamamlamadan kesinlikle ne topluma nede cemaate katılmak çok risklidir.

Buralarda sabit fikir ve görüşler hakim olmasından dolayı tek başına kimsenin orada ki düzeni ve işleyişi asla değiştiremez.

Hatta eleştiremez bile.

Çünkü oranın belli baş kurt çobanları kimseye göz açtırmayabilirler.

Kuzu kuzu teslim olmaktan başka yol yoktur.

Bu çobanlar iki türlü çalışırlar.

1. Kendi hegomanyaları icin 

2. Dışarıda ki güçlerin emrinde oldukları içindir.

Her toplumu yine onların kendi dini ve adetlerin deki kutsallarla avlarlar. 

Kahramanlik ve vatan perverlik türküleri, hikayeleri, menkibeler sayesinde zihinler ve gönüller iyice işlenir adeta bir motif gibi, şehitlik hep saygı ile anlatılır.

Fakat ne gariptir ki kendi evlat ve yakınları bu konuda şehit olmazlar.

Fikir ve ilkesizlik halinde ki bir dindarlık ancak emperyalistlerin güdümünde ki büyük sürüye dail olmaktan öte gitmiyor günümüzde malesef…

Her insan veya genç önce doğru bir imana vede dünya görüşüne sahip olunması şarttır.

İslam çoğrafyalarıda ki fiziki işgal ve savaş olan beldeleri daima canlı tutarlar.

Kınama ve protesto şeklinde tepki verilmesi gerktiğini birlik ve beraberlik icinde olunmasinin şart olduğunu vurugularlar.

Fakat yerli işbirlikci hainlere karşı tavır almayı asla söylemezler vede müsadede etmezler.

Yani hem gaza bas hemde ani fren yap derler.

Seni sana bırakarak doğru bir araba sürdürmezler tabiri caizse…

Ana fikir net olarak ilkeli bir şekilde nesillere sunulmaz.

HABERLER  İNSANIN DEVAM EDEN YOLCULUĞU....

Muhakkak içine uyutucu başka maddelerde ilave edilerek insanların zihnine ve kalbine enjekte edilir.

Dünyayı ve hayatı olduğu gibi reel algılamak yerine bozuk ve bulanık algılamanı sağlarlar. 

Sen artik cirkine güzel demeye başlarsın.

Kötüye ise iyi dersin.

Batıl olana ise, hak dedirtirler.

Manen ölü, fakat fiziki olarak yaşayan mutlu ve gururlu bir vatandaş olmanın sevinci ile avunulur sadece.

Önce vatan dedirtirler.

Önce bayrak dedirtirler.

Önce devlet dedirtirler.

Önce cumhuriyet dedirtirler.

Önce cami derirtirler.

Önce ezan dedirtirler.

Halbu ki;

Önce iyi insan olması gerekmez mi ?

Ve yine kendimiz için sahih bir iman

Yine önceliklerden olan bilgili ve bilincli olmak,

En temel olan eğitim ve öğretim olmalı,

Önce adalet ve eşitlik sistemi olmalı,

Önce bireyin özgür olması vb.

Bilgi toplumu isteyenler bu sonra ki saydiklarimiza öncelik verenlerdir.

Sömürülen ve uyutarak güdülen toplumlar icinde ilkin saydiklarimiz gecerlidir.

Peki bize kimler yalan söylüyorlar ?

Genel olmamakla beraber;

1- Din adına konuşanlar.

2- Tarihci yazarlar

3- Siyasetciler

4- İlahiyatcilar

5- Öğretmenler

6- Gazeteciler…vb

Balta hikayesini bilmiyenimiz yoktur.

Koca bir ormanı bir balta ile kesip yok edebilinir.

İşin en acı veren kısmıda baltanın sapının da ağaç olmasıdır.

Bu ihanet iyi fark edilmediği sürece toplumların kem talihi son bulmayacaktır. 

Aziz İslam hayat dini olarak en çokta 17. asırdan sonra dindarlardan çektiğini küffardan çekmemiştir.

Temsiliyet kabiliyetini kaybetmiş bir büyük ümmet sayısal cok olmamıza ramen etki vede foksonu olmayan büyük bir kitle haline düşmüş olması

İşte bu sebeble;

Tarihimizle, geleneğimizle, kültür şeklinde ki din ile yüzleşmemiz farzdır (şarttır) 

Yoksa mezarda münkir nekirin tokati suratimiza patladığı zaman gaflet uykusundan uyanırız ancak.

Mesele ölmeden önce bazı gerceklerin farkına vararak bu konuda kendimize çeki düzen vermek sureti ile hakikate giden yola bizlerde dahil olalim kardeşler…

HABERLER  İNSAN ve KÜLTÜR

Zeki Celik

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.